27 Mart 2011 Pazar

Tuzlu Çekilmem

Sularınla dövülen bir kıyıyım
Neşeli, hayat dolu...
Çocuklar, aşıklar...
Kısaca hayat dolu olan ne varsa umuduma geliyorlar.
Ben senle, dünya bizle güzel gibi.
Küçük bir gelgitinde korkuyorlar,
Uzaklaşıyorlar yanımdan.
Demiştim senle güzelim diye,
Ondan sanırım.
Bu yüzden sakın terketme beni.
Senden kalan tuzu basarsam yarama
Çekilmez olur toprağım.
Ne çocukların gürültüsünü
Ne aşıkların nidalarını duyarım bir daha.

9 Mart 2011 Çarşamba

Zelihallelujah!

   Geride bıraktığım pazar günü hayatımda değişen şeyler oldu. Misal üç saat uykuyla günlerim mutlu geçmeye başladı, baş ağrılarım dindi ve en önemlisi doldurmak için uğraştığım zamanı tutmak için ruhum hayat karşısında diz çöküp tövbe ister oldu. Ardışık iki sabaha bu kadar başka adamlar olarak kalkmamın tek bir açıklaması olabilirdi: Evrilmiştim! 

   Evrimimi son haline getiren üç faktör (gen, organizma, çevre) tek bir kişide toplanmıştı. Beni benden alarak organizmayı, ela gözlerine kitlediği bakışlarım ile çevreyi halleden bu melek yıllardır inanmadığım aşkın genini vücuduma zerk etmişti. Bu meleğin adı Zeliha idi. Ama bir bünye nasıl bu kadar çabuk değişir, bir organizma nasıl bu kadar çabuk evrilebilirdi ki? Bunun mantıklı bir açıklaması olmalıydı. Tanrı'nın bana elçi gönderişinin ikinci günü bu sorunun cevabını arayacaktım.

   Kafam aşk sarhoşu bir şekilde bu sorunun cevabını ararken günün o anı yine gelmiş, Tanrı yine bana yüzünü göstermişti. Ela gözleri, sempatik gülüşü ve Arı Maya desenli silgi kokusuyla bir ilkokul çocuğunun saflığında teslim etmiştim zihnimi dudaklarım yanaklarına değdiğinde. Ahh yine damarlarımda geziniyordu aşk. Hatta dedemin yıllardır anlattığı damar damar üstüne binmesi  bu olsa gerekti. Tüplü ve öfkeli bir Şahin gibi debelenişini nasıl açıklayabilirdi ki kalbim başka? Gün bitmiş soruma bir cevap bulamamıştım ama daha büyük bi'şeyler bulduğumun hissi emin bir şekilde oturuyordu sol yanımda.

    Tanrı ile muhabbeti koyulttuğum üçüncü gün aslında bu cevap arama olayından vazgeçmeye karar vermiştim. Lakin Tanrım o gün bana ilk vahiyini göndermişti. Zeliha adlı melek bana daha önceleri Tanrı tarafından gönderildiğini söylediğinde o zamanlar sıradan bir kuldan öte gidemeyip, peygamberlik seviyesine yükselemeyişim yüzüme çarptı. Bana bundan çok uzun zaman önce ulaşmaya çalışan bir meleği görememiştim. Ve aslında sorumun cevabı da çıkmıştı ortaya bir bakıma. Bu değişimim bir başlangıç değil sonuç idi. Geç olmuş fakat Tanrı vazgeçmemişti. Hürmetini İzmir'e kar yağdırarak katmeri hale getirmişti o gece. Artık ne soru vardı, ne de alınacak cevaplar. Yerini hayaller almıştı.

   Evrimimin "rüzgar"ıyla "devrim" yolunda ilerliyorum şimdi müstakbel çocuklarımın annesi! Bu kelimeler sana duyduğum hissiyatın en basit ifade edilişidir. Çok şükür Zeliha'm, çok şükür Tanrı'm.

  Hallelujah!